Rüstem Paşa Külliyesi

31.05.2019
Rüstem Paşa Külliyesi : Birçok yerde Rüstem Paşa’nın adını taşıyan tarihi bir esere rastlayabilirsiniz. Birçoğu paşa tarafından yaptırılmış bir kısmı da ona ithaf edilmiştir. Ancak, Rüstem Paşa’nın en önemli eserleri arasında İstanbul ve Tekirdağ’daki külliyeleri ve özellikle de İstanbul’daki camisinin çinileri gelmektedir.
Yazının konusu olan Tekirdağ’daki Rüstem Paşa Külliyesi, bir  XVI. yüzyıl eseri olup, cami, medrese, kütüphane, çifte hamam, bedesten, kervansaray ve imaretten oluşuyordu. Ancak, Mimar Sinan’ın eserlerini bildiren Tezkiretü’l-ebniye, Tezkiretü’l-bünyan ve Tuhfetü’l-mi‘mârîn ile Adsız Risâle’de bunlardan sadece  cami, medrese, imaret ve kervansaray geçmektedir. Bundan dolayı, külliyeyi meydana getiren birimlerin tamamının onun tarafından inşa edilmediği ve farklı zamanlarda ilaveler yapıldığı tahmin edilmektedir. Günümüzde cami ile bedesten dışındaki yapılar kısmen veya tamamen ortadan kalkmıştır. Cami avlusuna, kuzeydeki büyük kapıdan girildiğinde, çelenk başlıklı beş mermer sütun üzerine oturan kurşun kaplı beşgen çatılı bir mermer şadırvanla karşılaşılır. Şadırvan, Sultan Abdülmecid tarafından yaptırılan tamirat sırasında eklenmiştir.
Tek kubbeli ve kare planlı caminin inşa tarihi ve banisi,  taçkapıda bulunan sülüs yazı ile yazılmış kitabede okunmaktadır. Basık yuvarlak kemerle mukarnaslı kavsara arasındaki kitabede, Rüstem Paşa’nın adı ve 960 (1553) tarihi kaydedilmiştir. Onarım kitâbesi sağdaki nişin üzerinde olup, nesih hatlıdır. Sultan Abdülmecid tarafından 1257 (1841) yılında yapılan tamir belirtilmiştir. Cami, düzgün kesme taştan inşa edilmiş olup, girişinde çift revaklı bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Dış revak, sütunlar ve yuvarlak kemerler üzerine kurşun kaplı, meyilli ahşap çatılıdır. Giriş taçkapısının sedef ve fildişi kakmalarla süslenmiş ahşap kanatları ilgi çekici bir güzelliktedir. Kapının her iki yanında son cemaat yerine açılan dikdörtgen birer pencere bulunmaktadır. Aydınlık ve ferah olan yapının içi süsleme açısından oldukça zengindir. Kubbenin kenarlarında ve göbeğinde barok  çiçek ve çelenk motifli alçı kabartmalar vardır. Abdülmecid dönemine ait olduğu bilinen bu süslemelerle caminin orijinal kalem işleri yok olmuştur. Yapının mihrabının ilk şekli geç devirde açık renk yağlı boya ile boyanarak bozulmuşsa da sade profilli dikdörtgen bordürle kuşatılan, çok kenarlı mihrap nişi klasik formda zarif stalaktitlerle süslü olup kavsaralıdır. Çok sade olan mermer minberin yan aynalıkları ve merdiven korkulukları ajurlu geometrik motiflerle süslü olup kapısının üstünde stalaktitli bir alınlık vardır. Köşkü üstünde ve sivri kemerinin alt kenarlarında birer sıra palmet frizi dolaşır. Harimdeki duvar pâyeleri, bunların meydana getirdiği nişlerle pencere kemerleri iç mekâna hareket kazandırmıştır. Beş gözlü son cemaat yeri ortada aynalı tonoz, yanlarda ikişer kubbe ile örtülüdür. Caminin minaresi kesme taştan, çokgen gövdeli, 34 m. yükseklikte, 2,14 m. çapında olup üzeri kurşun külâhla kaplıdır. Mukarnaslı şerefenin korkulukları taş oymadır. Caminin duvarlarla çevrili avlusuna giriş kuzeydeki büyük kapıdan sağlanmakta, burada mermer bir şadırvan bulunmaktadır. Çelenk başlıklı beş mermer sütun üzerine oturan kurşun kaplı beşgen çatılı şadırvanın Abdülmecid tarafından yaptırılan tamirat sırasında eklendiği anlaşılmaktadır.
Külliyenin medresesi, kıble duvarına paralel olarak inşa edilmişltir. 16 × 26 m. boyutlarında, açık avlulu, dikdörtgen planlı olan yapının ana kütlesi ve kare planlı dışa taşkın dershanesiyle asimetrik biçimde düzenlenmiştir. Girişi güneybatıda olan medresenin duvarlarında taş, kemer ve kubbelerinde ise tuğla kullanılmıştır. Caminin kot seviyesinden 5,5 m. aşağıda bulunan yapının cami ile birlikte ya da daha önce yapılmış olduğu ileri sürülmektedir. Arsasının dar ve teras halinde olması yüzünden dikdörtgen avlunun iki kenarında kare planlı, kubbeyle örtülü hücreler bulunmakta, köşede ise bir dershane yer almaktadır. Medrese 1880’de harap olunca üzerine ahşap bir okul inşa edilmiş, bir dönem rüşdiye ve idâdî olarak kullanılan yapı daha sonra Cumhuriyet İlkokulu adını almıştır. Günümüzde sadece beden duvarları ayakta olan yapı harabe halindedir. Medresede camiye göre daha düşük nitelikte işçilik ve yapım tekniği kullanılmış olması dikkati çekmektedir. Kütüphane diye bilinen dershane binası, avlunun kuzeybatı kenarının ön cephesine alınarak bağımsız bir yapı karakteri kazandırılmıştır. Kitâbesi olmayan tek kubbeli bina 8 × 8 m. ölçülerindedir ve kalın bir tabaka ile sıvanmıştır. Sıvası dökülen bölümlerinden duvarlarının taş, kubbesinin ise tuğla malzemeyle örülü olduğu anlaşılmaktadır. Sonradan yapılan ocak ve bacasından dolayı binanın bir dönem aşhane olarak kullanıldığı söylenmektedir.
Külliyeye ait hamam , medresesnin medresenin doğu duvarına bitişiktir. Caminin sol yanında ve ön cephesine kadar uzanan alanda yer alır. Paşa Hamamı adıyla bilinen yapı bir çifte hamamdır. Erkekler kısmı kare planlı üzeri kubbeli soyunmalık, aynalı tonoz örtülü ılıklık, kare planlı ve kubbeyle örtülü sıcaklık bölümlerinden meydana gelmektedir. Sıcaklık bölümü sekizgen bir orta mekâna sahiptir ve kenarlarına yerleştirilen kubbeli, kare şeklinde halvet mekânları ile yıldıza benzer plan özelliği göstermesi bakımından ilgi çekicidir. Kadınlar kısmı ise çatı örtülü bir giriş revakı ile kareye yakın dikdörtgen planlı kubbeli soyunmalık, aynalı tonoz örtülü ılıklık ile kare planlı tek kubbeli ve yan yana iki halvet hücresinden oluşan sıcaklık bölümüyle enine düzenlenmiştir. Duvarları kesme taştan, kemer ve örtüleri tuğla olan hamamın üzeri kubbeyle örtülüdür. Günümüzde bir kısmı tamamen yıkılmış olan yapının sağlam olan yarısı kiremit kaplı ahşap bir çatıyla örtülüdür ve depo olarak kullanılmaktadır.
Bedesten, caminin batısındadır. İki kalın pâye üzerine altı kubbeli ve 25,5 × 19 m. ölçülerindedir. Külliyenin önemli parçası sayılan bu yapı plan ve altı kubbeli örtü şekli bakımından Gelibolu, Bergama, Beyşehir, Selânik, Serez, Tosya ve Saraybosna’daki Bursa Bedesteni ile benzerlik gösterir. Yapıda kubbeler sekizgen kasnaklar üzerine oturmakta ve kubbe geçişleri pandantiflerle sağlanmaktadır. Dört tarafa birer kapısı olan bedestenin kapı kemerleri dıştan yuvarlak, içten sivri kemerlidir. Taş ve tuğladan inşa edilen yapının uzun cephelerinde üç, kısa cephelerinde iki adet pencere bulunmaktadır. 1949-1950 yıllarında Maarif Müdürlüğü tarafından malzeme deposu olarak kullanılan ve 1972’de esaslı bir şekilde onarılan yapının cephesinde vaktiyle yıkılmış olup duvar izleri kısmen görülen dış dükkânlarının yerine yenileri yapılmıştır. Külliyeye ait kervansaray, imaretle fodla fırınlarının yerleri ise günümüzde kesin biçimde bilinmemektedir.
Rüstem Paşa Kimdir? Eserin banisi olan Sadrazam Rüstem Paşa, Kanuni Sultan Süleyman’ın biricik kızı ve Osmanlı tarihinin en önemli kadınlarından olan Mihrimah  Sultan’ın da eşidir. Ölüm tarihi 28 Şevval 968’de (12 Temmuz 1561) olup,  İstanbul’da Şehzade Camii hazîresindeki türbesine defnedilmiştir. Osmanlının en zengin paşalarındandır. Vefatından geriye  12 milyon altın değerinde büyük bir miras bırakmıştır. Serveti, bin yedi yüz köle, iki bin dokuz yüz savaş atı, bin yüz altı deve, beş bin dikilmiş kaftan ve elbise, altı yüz gümüş eğer, beş yüz altın eğer, bin beş yüz gümüş at başlığı, yüz otuz üç çift altın özengi, kalıp altınlar, gümüş eşya ve değerli mücevherat, Anadolu ve Rumeli’de 815 çiftlik, 76 su değirmeni ve 5000 ciltten fazla çeşitli kitap ve daha birçok değerli eşyayı kapsıyordu. Paşa, aslen Islav ırkından olup, Hırvat veya Bosnaktı. Sarayda değişik görevlerde bulundu, Diyarbekir ve Anadolu beylerbeyi oldu. 1553 Yılında sadrazam olup, bu görevi iki defa yaptı. İmparatorluğun en önemli paşalarından biridir. Kayınvalidesi olan Hürrem Sultan’la birlikte düzenlediği entrikalarıyla bilinmektedir. Kanuni Sultan Süleyman’ın, bir başka karısından olan büyük oğlu Şehzade Mustafa’nın öldürülmesinde olduğu gibi, Hürrem Sultan’la yaptığı işbirliği ile padişahın etrafındaki diğer yakınlarının katlinde de (Örneğin Sadrazam Kara Ahmet Paşa) bu ikilinin ortak çalışması bulunmaktadır. Bütün bu olumsuz taraflarına rağmen, tarihçiler onun toplam 14,5 yıl süren iki vezîriâzamlığı döneminde ıslahatçılığıyla devletin siyasî ve malî gelişmesine katkısı olduğunu yazarlar. Mihrimah Sultan ile Rüstem Paşa, Atmeydanı’nda yapılan Şehzade Beyazıd’ın sünnet düğünü sırasında nişanlanmışlardı. Rüstem Paşa’nın ve Kanuni’nin ölümlerinden sonra da Mihrimah Sultan sarayın en önemli kadınlarından biri olarak yaşadı ve kardeşi II.Selim ile onun oğlu ve halefi olan III.Murad devirlerini gördü. Eski Sarayda yaşıyordu ve yüksek bir maaş alıyordu. 25 Ocak 1578 tarihinde vefat etti. Süleymaniye Camii haziresinde, babasının yanında gömüldü. Paşanın Mihrimah Sultan’dan Ayşe Hümâşah adlı bir kızı ve Osman adlı bir oğlu olmuştur. Ayşe Sultan, Vezîriâzam Semiz Ahmed Paşa’yla evlendirilmiş, Ahmed Paşa’nın 988’de (1580) ölümünden sonra 990’da (1582) Nişancı Feridun Ahmed Bey’le nikâhlanmıştır.  Osman Bey’in ve Ayşe Sultan’dan olan iki torununun kabri Üsküdar Mihrimah Sultan Camii hazîresindedir.
 
 
100.Yıl Mah. Atatürk Bulvarı No:122 Kat:3 Süleymanpaşa / Tekirdağ
Santral: 0282 260 66 20-23-24 Tüketici Hakem Heyeti: 0282 260 66 26 Faks: 0282 260 66 25